When I was seventeen, I got my first part-time job at a small café near my school. I remember being both excited and nervous on my first day. I had never worked before, so everything was new to me.
My job was to take orders, serve food and drinks, and clean the tables after customers left. The café was small, but it got very busy during lunch hours. At first, I found it hard to remember all the table numbers and menu items. I made a few mistakes, like mixing up orders or forgetting to bring water, but my manager was kind and helped me learn.
After a week, I started to feel more confident. I learned how to speak clearly with customers, smile even when I was tired, and move quickly during rush hours. I even started recognizing regular customers and remembering their usual orders.
One of the most important things I learned was how to work in a team. My coworkers were friendly and taught me how to support each other, especially when the café was full. We shared tasks and laughed together during quiet times.
Working at the café not only gave me some money but also taught me valuable skills. I became more responsible, better at communicating, and more comfortable in social situations.
Looking back, I am very thankful for that experience. It was more than just a job—it helped me grow as a person.
On yedi yaşındayken, okulumun yakınındaki küçük bir kafede yarı zamanlı ilk işimi aldım. İlk günümde hem heyecanlı hem de gergindim. Daha önce hiç çalışmamıştım, bu yüzden her şey benim için yeniydi.
İşim sipariş almak, yiyecek ve içecek servis etmek ve müşteriler gittikten sonra masaları temizlemekti. Kafe küçüktü ama öğle saatlerinde çok yoğundu. İlk başta tüm masa numaralarını ve menü öğelerini hatırlamakta zorlandım. Siparişleri karıştırmak veya su getirmeyi unutmak gibi birkaç hata yaptım ama müdürüm nazikti ve bana yardımcı oldu.
Bir hafta sonra daha özgüvenli hissetmeye başladım. Müşterilerle net bir şekilde konuşmayı, yorgun olsam bile gülümsemeyi ve yoğun saatlerde hızlı hareket etmeyi öğrendim. Hatta düzenli müşterileri tanımaya ve onların genellikle ne sipariş ettiklerini hatırlamaya başladım.
Öğrendiğim en önemli şeylerden biri ekip içinde çalışmaktı. İş arkadaşlarım arkadaş canlısıydı ve özellikle kafe dolu olduğunda birbirimize nasıl destek olacağımızı öğrettiler. Görevleri paylaştık ve sakin zamanlarda birlikte güldük.
Kafede çalışmak bana sadece biraz para kazandırmadı, aynı zamanda değerli beceriler de öğretti. Daha sorumlu, iletişim konusunda daha iyi ve sosyal ortamlarda daha rahat biri oldum.
Geriye dönüp baktığımda, bu deneyim için çok minnettarım. Sadece bir işten fazlasıydı—beni bir birey olarak geliştirdi.